26 Nisan 2020 Pazar 0 fikri olan

Bihter

Yasaklı bir günün sabahında yazmış olacağım sana
Günaydının olacak uçuşan yapraklar, konuşmasa da

Yaşanmışlık, yaşanamayan an ve çok düşünülen gelecek zaman.
Kolay mı öyle vermek hemen canının ipini, ve ardından sitem dolu yakarış... Yanlış bir gösterim mi yoksa son gösterinin prömiyeri mi?

Neyin içindeyiz de bir bana kapalı sayfalar ve sana uçsuz yollar. Asıl yazılanlar mı gördüklerimiz de aslolan gözlerimizden okunanlar? Ve bilinenin hakkımda, bilinecek bir şey olmaması mı esasında? Çıldırmaya ramak kalmışken bu çıkışmanın yeri mi, yoksa seni kurtaracak bir tek söz öbeği mi? İçine haykırışların kavuşması mı yoksa, toplamak, ihtiyaç duyacağın sesleri?

Durmaksızın devam ediyor, yine aynı şeyleri mırıldanıyor: “Hakedene hakettiği kadar, fazlası aklı nâkısı yorar. Yorulmak mıdır aslında ehem olan, hiç mühim midir aslolan?
Kestirip atıyorsun “Bana öylesi denk gelmemiş” diyerek, “Gelse de farketmezmiş kendi bildiğimi okumam gerek.”

Ne söylesem öyle olacakmış gibi, gerçekler, üzerime çöker. Astarı öyle olmasa da bir bakıma öyle aslı da. Asıl korku seni bir başkasının bilmesi değil aslında, korkulan, bir başkasının seni sen gibi bilmesi. Bildiklerini sorgulaması, sorguladıklarının üzerine koyması... Razı da değilsin bir şekilde anlaşılmaya. O kadar karmaşık ki, çözülmesi güç bir yumak ve aşılması güç duvar... Sarılmışsın; her yanındalar.

Oysa seni bir başkası bilmezse ne fayda, o kadar kendini hatmetsen de boşa. Bilinmeyen daha çok sorgulanır oysa, bilinen gün gibi açıktır; ortada. Bilinen sen isen cesedinle, üzerine eklenendir tenin hâlin ile. Ne söylenmişse eksiğiyle gediğiyle, sen anlatılır konuşuldukça. Ve okudukça, okudukça dönesin gelmez o yerlerden de. Gerçeği omuzlamak karakterin yükünden daha zor gelir ve  her kitap ayrı bir yük getirir.

Sırf rahat olabilmek için ne gereği var bir ömrü zorlukla geçirmenin? Sürekli kendini tutarak yaşamak yıpratır seni, farkında olmasan da içten içe yer bitirir. Okudukça kapanırsın, öğrendikçe hayret eder. Ve unutursun özgürleştikçe yaşadığını. Her kitap bir başka bilinmeyenden haber verse de sen kendi bildiklerinden kaçarsın. Yoğunlaşmaktansa bir mercek edasıyla ayna gibi yansıtmaya çabalarsın. Ne ser verirsin kendinden ne de bir sır, açık açık bağırmasan da her söylenene bir cevabın vardır. 

Ya ne olacak kaçışlar, nereye kadar bu saklı yaşayışlar, ne zaman çıkılır bu katalog hayattan? Kategorinin önemi kalmayacak da, ne zaman? Kolay mı kabullenmek kendi kendine, her şeyi? Ne yaşımız geçer olanı anlamak için ne de geçen uzaktır anlaşılmak için.

Bir yaz gecesi rüyası gibi sonlanır, bir andan ibarettir her şey. 
Kasvet, uyanma güçlüğüne bürünür, ve çıkar bir peri şöyle der:
“Biz gölgeler, kusur işlediysek eğer,
Şöyle düşünün ve bizi hoş görün:
Bu hayaller görünürken sahnemizde,
Siz de biraz kestirdiniz yerinizde.”
25 Nisan 2020 Cumartesi 0 fikri olan

Görmezden Gelmeler

Şu görmezden gelmeler yüzünden o güzelim gözler ne haldeler.
Aşikarı görmesi gerekirken kapanıp da nereye devrildiler?
Güzelin gözüne örülmüşse perde,
Nasıl düşmez güzelim derde?
Bu kadar eminlik ki kendinden, ya bağlamalar o kolu.
Kim bilir senin de için ne kadar dolu?
Kaçtığım gerçeklerden sığındığım limandı kitaplar,
Ya şu karakterler, hiçbiri mi yaşamanın üstesinden gelemediler?

21 Nisan 2020 Salı 1 fikri olan

Sana İthafen

Ten hissetmeyince
Gözyaşın sıcaklığını
Kalp ne bilir
Ağlayanın acısını

Çeşm midir
Hep ardından baktıran
Eşk midir
Beni sana susatan