12 Eylül 2017 Salı

Kutlu Olsun Mutlu Olsun

Sevemedim bir türlü, uzun zamandır da beklemiyorum kutlamaları; sorgusuz geçen zaman getiriyor bana onları. Alır mısın cevap sual etsen? Duyulur mu sesin geçme dur biraz desen? Kaç insan sevinir ki geçen yıllarına ve kutlanır mı bitirilen sene onca yapılamayanla? Hep bir eksiğim zamandan ve hayattan ve gerisindeyim sürekli, bıkmadım arka planda durmaktan. Yine bir ruhsal erozyona uğruyorum ve bedenim kaldıracak gibi durmuyor. O kadar duvar boşa örülmüş sanki düşen hayallerle akıntı daha da hızlanıyor ve yerle bir olup toprağa karışıyorum. Soran olursa bilmiyorum, vakit geçiyor; düz insan oluyorum. Yine bir başkalaşım içerisindeyim, azımsanamayacak kadar çok eskiye özlemim. Zor geliyor kendime verdiğim tavizlerim ve ağrıma gidiyor kişiliğime tecavüzlerim. Belki böyle günler de popüler kültürün bize bir dayatmasıdır; aklımdan çıkmasa da yaşattıklarım unuturum yaşayacaklarımı. Ya insan aklı, alıyor mu tüm bu olanları. Alıyor da almasına nasıl unutuyor amaçlarını; bundandır belki de sevemeyişim yaşananları. Bir diğer sebep de buna mecbur kalışım. Belki de popülerlik kaygısındandır uğraşlarım fakat olamayışlarım. Yine bocalamalarım. Acaba kompleks midir uzanamadığım her şeye mundar deyişim, yoksa olması gereken midir doğruluğunu düşündüğüm bir çizgiye sahip oluşum. Ya bu doğrunun farkında olamayışım? Belki yoktur eski tatları bu zamanların da ondandır çocukluğu arzulayışım. Oysa hiç özenilecek bir çocukluk yaşamadım, veya şimdiye kadar hatırlamadım. Her geçen saniye beni bir öncekinden yaşlandırıyorsa ve daha çok yüklüyorsa sorumluluklar, neresini sevmeliyim durduramadığım bu zamanın. Ve neresinde olmalıyım şuanın? Nedendir peki küçük hesaplarla uğraşmam, küçüklük hadi neyse de küçük düşmekten nefret ediyor olmam. Çok mu düşürdüler de kanadı dizlerim, ya ne olacak bitiremediğim dizilerim. Gerçi olsa da ne izlerim(!) Şimdi sen hiç mi büyümedin de böylesin dersin, yoksa hiç mi yaşatmadılar küçükken seni... ya beni? Yine mi ilk elden öldük de geçti sıramız, neydi bizim doyamadığımız, arzularımız? Başka bir sebeptir belki de salağa yatıyor olmam, yatsam da 12'den önce uyuyamam, uyusam da kolay kolay kalkamam. Savunma mekanizmamdır belki de insanlıktan kaçmaya çalışmam. Hani çok severim ya, neyse bu seferlik çok konuşmam. Acaba ağır mı geliyor yüklerim de omuzlarım acıyor, oysa yukarlarda gezmek kulağa ne kadar da hoş geliyor. Hoş gelse de sesim sürekli gidiyor. Yüzüne bakılmaz bir hal alıyorum; aynaya bakmak artık işkence gibi geliyor. Demiş ya benim mi Allah'ım bu çizgili yüz... Soruyorum benim mi Allah'ım bu soğumuş yüz? Yoksa ölmüşüm de kanım mı çekiliyor, havalar mı soğuyor; üşüyorum. Kötü giden her şeyin inadına mutlu bakmaya çalışmaktan yorulmuşumdur belki de hayata. Daha kötüsünü beklerken düzeldiğini düşündüğüm her eğrinin aslında bir yanılgı olmasına mı sevinmeliyim yoksa asla doğrulamayışıma mı üzülmeliyim. En iyisi kimsenin önünde eğilmeyişime sevinmeliyim, az daha genç olsam eğitirlerdi de ağaç değilim ki yaşken eğileyim. Yoksa ben acıya mı meyilliyim. Neyse, ne bileyim. Mutlu mu olmak zorundadır insan, veya huzurlu; sapasağlam sürekli. Gülmeli midir hüzün de olsa içindeki. Düşünmeyi mi bırakıyor yaşını aldıkça insan, yoksa yaşamayı mı? Ne olacak bir türlü kurumayan gözyaşları? Nasıl olur da mutlu olur bu yaşları? Büyüyemese de insan çocukluğuna ihanet edercesine uzaklaşıyor eskilerden. Özlese de ulaşamıyor eskilere zaten. Hani çok gelenekçi olsa da uzak kalıyor artık kalabalık düşüncelerden. Hayalini kurduğu kabuğuna da çekilemiyor, yapamıyor da kabuk bağlamış yaraları olmadan. Bırakmıyor da onları kanatmadan. Ve olmuyor insanları ağlatmadan. Her ağlayanın ahını alıyor sormadan. Giderek ağırlaştırıyor yükünü farkında olmadan ve her seferinde aklına geldikçe birkaç şey canını acıtan... Bir porsiyon sessizlik oluyor her sofrayı kurduğunda önünde duran. Doymazsa devamı çokça olan. Çok oluyor artık içine dolanlar, bir türlü dışarı çıkamayanlar. En iyisi orada biraz daha durmalılar. Bu gidişle asla çıkamayacaklar. Her türlü yaparım dese de yapılamıyor, zevk alınmıyor artık taklitle yaşamaktan.

Ve yalnızlaşıyor insan. Kutlu olsun da olmasına mutlu yıllar hep yalan..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder