Büyüyünce ne
olacağı merak edilir kimselerin, dur bakalım ne diyecek diye de meraktan sorulsa
da bu soru, insanın küçüklüğünden bellidir aslında ne olacağı. Her zaman
tutmasa da çocukluk hayalini gerçekleştirmek vardır insanın içerisinde,
kimileri unutur çok uzun zaman sonra gelir akıllara, kiminin üzeri küllenir,
tozlanır esen bir rüzgârda aklına gelir ne olacağı. Çok geç değilse ona doğru
yol alır, hayatını ona endekslemeye çalışır. Bu zamana kadar yapmadığı varsa o
yolda, bundan sonradır o hayalin zamanı ve bundan sonra o hayal gerçekliğe doğru
yol alacaktır.
Zordur elbet hedef
koyup küçüklükte ve bu yolda durmadan gitmek, durmadan yürümek, arzuladığını
elde etmeye çalışmak, bunun için çaba sarf etmek. Hepsi zordur temelde, şu da
vardır ki bu düşünceler ne zaman olmuştur; tecrübeler edilmeden. Hayata dair
acı gerçek diye tabir edilenlerle tanışmadan konulan hedeflerdir; gitmek
istenilen. O zamanlar küçüksün tabi etrafında sana zarar vermek için volta
atanlar yok, insanlar ne kadar kızgın dahi olsa seni gördüklerinde ifadeleri
değişiyor, ortada yokken dahi sana karşı gülümsüyorlar. En üzüntülü anlarında
dahi sana gösterebilecek tebessümleri vardır. Cepleri her ne kadar boş olsa da
her zaman sana verecek bir şekerleri vardır. Şefkat konusunda inanılmaz
derecede cömerttirler, her zaman seni severler, sana bir şey olsun istemezler
ve bunun için ummalı bir çalışma içerisindedirler.
Fark etmesen de
zihnin alır onları, olanları ve istemesen de bu durumlara göre planlar yaparsın
içinden. Senin de farkına varamayacağın konuşmalar gerçekleştirirsin beki
içinde, aklının bile ermeyeceği cümleler kurarsın içinde. Hep içinde yaşarsın
olanları ve dışarıya sadece gülümsersin, çocukluğun gereğidir bu zaten sana
yapılanları ayna misali yansıtırsın etrafına.
Ve yine hayallerin
vardır, hayata geçirmeye çalıştıkların vardır, bir hedef koyarsın önüne,
mesela;
Kaldırım çizgilerine basmadan bir noktaya kadar yürümek olur;
başarırsın, mutlu olursun. Nefesini tutarsın ara ara, bir öncekini geçtikçe
zaferini kutlarsın; sevinirsin.
Yol kenarındaki ağaçları, sokak lambalarını sayarsın;
hedeflediğin yere ulaştığında sayıda kaçırma yapmadığında sevinirsin.
Basitinden, gol atmak istersin taştan kaleye köşe vuruşunda
kafaya kalkarsın o mahallenin en iyi golünü atarsın; başarına sevinirsin.
Ağaca çıkmaktır amacın; yaparsın inanılmaz derecede
sevinirsin.
Kimisi için bakkala gidip ekmek, yumurta almaktır; amacın
onları kırmamaktır ve sağ salim gelirsin eve mutlu olursun çevrene yardımın
dokunduğunda.
Ekmek almaya gittiğinde herkes seni bekler, fırıncı
kandırmaz o zamanlar seni, tatlısın-sevimlisin, bu yüzden en iyisini verir
pişirdiği ekmeğin ve gelirsin eve herkes seni beklemektedir, assolist sanmasan
da kendini beklenilmek hoşuna gider.
Ve seninle birlikte yemeğe başlanılmasına sevinirsin...
Örnekler çoğalır
gider, sen çevrene yardım ettikçe girişimci gücün artar, Süpermen olamasan da
çok iyi bir iş gören olursun o yaşta, herkes sana bir şeyler söyle ve sen de
tek tek yaparsın; aklın karışmadan. Komplike isteklere karşı gelmeden kimine
gazete kimine su kimine terlik getirirsin, kiminin telefonu kiminin çantası...
derken çok büyük iş görürsün evde. Çünkü sen işe yarıyorsun, bu senin de hoşuna
gidiyordur, zaman zaman kızsan da yüklenilse de sana sonra bir sakızla devam
edersin onlara yardıma.
Herkesin bir hayali
vardır, sen çevrene faydalı olmayı seçersin, orada eksik ne ise bunu gideren
sen olmak istersin, böylelikle sevilen kişi olmayı da kimseye vermezsin. Seni baltalayacaklar
da yoktur aslında, güven verirler, seni çok seven, sana zarar gelmesinden korkan
annen hariç herkes teşvik edici cümleler kullanır, ne yapacak olsan ‘yap,
aferin, hadi canım yap biz de görelim’ gibi cümleler duyarsın. Hoşuna gider bu,
kendine güvenirsin, işte bu sözleri duydukça artar güvenin.
Bir taşı yerinden
hareket ettirmen, bir ampulü değiştirmen, annen temizlik yaparken koltuğu
çekmen, perdeleri takman... bunların tamamı kendine güven aşılar ve bunlar
arttıkça, devamı geldikçe çevrene faydalı olmak amacın olur, her işe koşarsın. Aslında
süpermensindir kendi içinde de her ne kadar bunu dile getirmesen bile.
Zamanla, değişen
yaşamla birlikte sorumluluk almaya başlarsın, kardeşini okula götürürsün belki,
belki de karşı mahalleye gider gelirsin tek başına veya daha uzak bir yere
gidersin elini kolunu sallaya sallaya, zordur bunları yapmak o zamanlar
yaşıtlarına nazarla.
Herkes farklı bir
insan olmak ister ileride, sen de farklı, faydalı biri olmak istersin, kimi
gitar çalmak ister, kimi şarkılar söyler, kablolar, pillerle uğraşanlar da var,
tasarımcı olmak isteyen de var, mobilyacı olup ağaç zımparalamaktan
hoşlanırsın, komşunun dükkânına çırak da olursun, arkadaşlarının dertlerine
derman olacak konuşmalar yaptıkça psikolog olmak gelir aklına, hasta olan bir yakınını
kurtarmak için doktor da olursun, çok iyi bir futbol oyuncusu da olursun aynı
zamanda, toplumsal olaylara dair sorular sorarsın; sosyolog olmak geçer
aklından, şiirler yazarsın stajyer öğretmenine, üst sınıftakilere; şair olmayı
istersin, kompozisyon yarışmasında yazın asılır panoya; yazarlık gelir aklına bir
gazetenin köşe yazıları kısmında, çizdiğin resim çok beğenilir okul panosuna
asılır ve ressam olmayı dilersin sen, bir slogan uydurursun kendince çok
beğenilir; reklamcı olayım dersin, kameralara, fotoğraf makinelerine ilgi
duyarsın gazeteci olayım dersin, dağ-taş-toprak-doğa seni kendine çeker; dağcı
olmayı istersin, arabalar çeker ilgini; rallici olayım dersin...
Bir gün mahallede foseptik
dolar; koku yayılır her tarafa, insanlar sıkıntıya düştüğü anda sen karar
verirsin önceden olmak istediklerini bir kenara atarak ‘üzülmeyin, vidanjörcü olacağım,
hep bizim mahalleye geleceğim’ dersin. Ne olduğunun önemi yoktur, amacın
etrafına faydalı olmaktır.
Nereden biliyorum,
bunları yaşayan benim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder