30 Eylül 2023 Cumartesi 0 fikri olan

Terapi


(birine yazılmamış gibi duran metin)

Nasılsın?
- Şarjım bitince uyuyakalmışım.
- Neyin var?
- (Sebepsiz çöken mutsuzluğa teslim zihnim, bedenim.)

Herkes bir şeylerden kaçıyor olsa da nereye gittiğinden habersiz. Yarının kaygısı, dünün yükü, bugünün belirsizliği… Hepsi bir düşünce yumağına dönüşüyor. Ve insan, kendi içinden çıkamıyor. 

Peki bu içsel çöküş nasıl olur da kamuya açılabilir? 
Kişisel olan, nasıl kitlesel hale gelir? 
Kişisel gelişimin kitabı mı olur? 
Herkesin içselleştirmesi için bu özel durum nasıl evrenselleştirilir? 

Olmaz. Olmamalı. Bir insanın kırılması, başka bir insanın ilham kaynağı olmaya zorlanmamalı. Nasıl da özenir insan bir başka başarıya, kendinin farkında olmadan. Kolay kandırılabilir bir zihin midir aslında bir yabancıdan öğütler alan. Belki çözüm yakındır fakat içinde bulunmayan. 
Popülist problemler karşısında ne kadar çözüme yaklaşır insan? Çağın hastalığıdır terapi, düşünce yumağının kaygılı sularında boğulanlara armağan.

Düzelmek istemeyene, yardım edemez kimse. 
Olmayacağı inancıyla, ne yapsan beyhude. 

Belki de en iyi terapi, bir gece şarjı biten bir telefondan beklenen mesajda, kendi iç sesini duymaya çalışmaktır. Bazen sessiz bir varlık, gürültülü teselliden daha çok anlaşılandır. Belki de bir başkasının sessizliğinde kendi yankını bulmaktır. Bazen en büyük yakınlık, hiç dokunulmadan kurulandır. Ve en büyük gelişim, “ben buradayım” diyebilen bir sesle başlayandır. 

Düşünceler kaderdir, 
Davranışlar karakter. 
Farkında değilsen 
Ne fark eder.
17 Eylül 2023 Pazar 0 fikri olan

O Kadar

O kadar alışmış ki sevgisizliğe 
İlgilendikçe eli ayağına dolanıyor
O kadar gevşek ki bağı gönlüyle 
Kimler arada mekik dokuyor 
O kadar alışmış ki hor görülmeye 
Hoş görüldükçe daha da itiyor

O kadar duygusal! ki hayatta 
Kalbinden ödünler veriyor
O kadar umarsız ki aslında
Kendini haklı sanıyor 

O kadar alışmış ki hissizliğe
Kendini tutkulu sanıyor 
O kadar etkisiz ki perdede
Kendini başrol sanıyor
O kadar alışmış ki tükenmeye 
Kendini tamam sanıyor

O kadar gömülmüş ki tasaya 
Kendini yaşıyor sanıyor 
O kadar sığ ki aslında
Kendini derin sanıyor
16 Eylül 2023 Cumartesi 0 fikri olan

Yok Olmak

Bir anda yok olmak, yoktan var olmanın gereğidir. Bu, varoluşun en önemli kaidesidir. Her kim ki kimde yok olduysa bunu varoluşsal sorgulamadan öte anlayışla kabul etmesi gerekir. Tok olunamayan yerde aç kalmaktansa yok olmak da her zaman yeğdir. Ruhun açlığı giderilemeyecek vaziyete gelmişse burada yapılması gereken bir başka kaynaktan beslenmek olabilir. Eğer ki gaye sırf doymaksa... Aç olan ruhun doyurulması da insana kalmış bir tercihtir. Ait olduğu yerde doyurulamayan ruh, bir başka bedende [can]lı olmaya çalıştıkça manevi yok oluş da kaçınılmaz olacaktır. 

Peki insan neye açtır? Kendinde olmayana açtır. Ölmeyecek kadar yemenin helale tahvil edildiği bir durumda ise ne ile beslendiğinin bir önemi var mıdır, pekala yoktur. 

Peki insan neyle doyacağını nereden bilir? Bilemez. Kesinlikle bilebileceği de bir şey değildir. Burada kişi, tadımın verdiği anlık yüksek haz ile -doyuma yakın- onun devamı için uğraşarak elde etmeye çalıştığı hazla arasındaki farkı anlaması, bu ikisini ayırt edebilmesi gerekir. Hatta ikisinin hiçbir uyuşur yanı yoktur. Her durum için genelleştirilebilir bir ifadedir bu. Devam eden devinimden alınan haz bir süre sonra sona erecektir. Zaman durunca da devinme yerini, dövünmeye bırakacaktır. Kişiden bağımsız olsa da kişiyle kaim olan bir dövünmedir ki bağrına yumruk ata ata, hıçkırığa boğula boğula olur her ne kadar hareketsiz kalınsa da. Soluk kesilir, kan çekilir, vücut soğur, hareket sona erince. Bu sona erme, yok olmanın başlangıcıdır. Yok olma ise bir süreç değildir. Bir andır ve o anda oluverir. Yok olduktan sonra yapılacak şey reenkarnasyondan öte bir başka varoluş olabilir.

Peki yok olan insan nasıl kendi başına var olabilir? Burada ne şekilde yok olacağını anlaması gerekir. Kendini yok etmektense değiştiremediği olguya yönelik algısını değiştirerek varoluşuna yönelebilir. Bu bir seçenektir evet. Yok oluş yasının tutulacağına daha tecrübeli bir varoluşun kutlanması erdemdir. Bedenin yok oluşu ise ruhun yokluğuna kanıt değildir. Ruh, cesetsiz daim olsa da beden ancak ruh ile kaimdir. Bu bir a priori bilgi midir? Evet, varlığıyla kendine kanıt olup deneye ihtiyaç duymayandır. Kısaca inançtır. Doyurulmayan ruh, her zaman ait olduğu bedene ıstırap vermeye devam edecektir. Sığ bahanelerle avutulmaya çalışılan bu keder, sebebi hiçbir zaman çözümlenemeyecek düzeyde bir karmaşıklık içerisinde var olarak kişinin beynini yemeye, dolayısıyla zihniyle beslenmeye devam eden bir ur olacaktır. Bu kargaşa halinden çıkılması imkânsızdır ancak ruh doyurulursa müstesna. 

Ruhunu besle! 
İyi bak, 
Gör[e]mesen de.