Bir arkadaşı olmalı insanın içini açabileceği, derdini paylaşabileceği,
yokluğunu hissettireceği, yok olmaması tercih sebebidir, varlığıyla mutlu
edebileceği, sözleriyle umut vereceği ve daha onlarca işlevi olan İsviçre çakısı
gibi hem kaşık hem tornavida aynı zamanda da testere olabilmeli. Şimdi ne bu,
bu kadar konuşmanın mantığı ne diye bir soru gelmesin, yazıyoruz işte, az
bekle, ya oku ya terk et, sen yine de gitme, dur da kafan dağılsın az. Arkadaşlık
böyle oluyor genelde, insanın eksiğini gideren bir araç gibi görülüyor, başı
sıkışıyor ona gidiyor, kederleniyor onu çağırıyor, dersten kalıyor ders alıyor,
anlattırıyor.
Daha akla gelmeyen bir sürü işte bir yardımcıdır arkadaş. Zaten adı
üstünde arka-daş. Ne anladın hiç, arkanı kollayan demek yoksa arkana talip
değil, hoş gerçi şu zamanda kanka ayağı es ayağı orası ayrı. Tabi hepsi de her
işe yarayacak diye bir şey yok, her işe yarayanın da arkadaş olabilme ihtimali
yok. Herhangi bir işe yaramadığı halde yanımızda olanlar da var; kim la onlar? Onlar
ne arar la yanımızda, biz araba satıyoruz burada..
Arkadaşlık temelde basit denklemde ele alınır, insanın başı sıkışır ona
koşar gevşetir başını ve gider evine. İhtiyaç giderme noktası, pit-stop yeridir
yani. Pek hoş karşılamıyorum bu amaçla kullananları aslına bakarsak, yani şimdi
teşbih yapacağım çok fena terbiye de kalmayacak, neyse tutuyorum kendimi, haydi
geçtik.
Elbet herkesin samimi olduğu, kendini yakın hissettiği arkadaşları
vardır; onlar ayrıdır, ne olursa olsun ceptedir onlar, varlıklarını,
değerlerini, kıymetlerini bilirler ona göre yaşarlar. Satın alınmış değil değer
deyince akla geliyor böyle şeyler, yoksa durum belli 3 liralık adam 5 liralık
değer kalan 2 lirayla satış, bunu biliyorsun, geçtik. Belki günlerce
görüşmezler ayları hatta 9 ayı bulduğu da olur, bazen yıl olur, sonra bir
merhabada içinden gelerek ‘lan geri zekâlı! Nerdesin sen?’ sesiyle de
karşılaşabilirler, bunlar normaldir, neresiyse artık makul olan. Aslında bu
hakarettir insanlar indinde fakat burada akla aykırı olan durum var;
arkadaşlık, sormazlar, sorsalar da pek fazla merak etmezler görüşülmeyen süre
zarfında neler yaptıklarını, aslında var da endişe yok, yani o da yok aslında
her neyse kaçtı ipin ucu.. Ne de olsa duygusal olarak birbirleriyle
görüşmüşlerdir, la çok uçuk oldu bu da, öyle şey mi olur, Güney Kore filmleri izleye
izleye onlar gibi oldun hepten, ilerde reenkarnasyona da inanırsın sen, yok
reenkarnasyon...
Her neyse karşılaşma-görüşme olur özlem giderilir bir şekilde sorun o
değildir işin aslına baktığımızda, sorun da yoktur o yüzden bakacak yer de yok;
geçtik. İşte akıllardadır kimileri, arada haber istenir; ne yapıyor nasıl diye,
bir şekilde devam ediyor hayat, ayak uydur sen, tutunmaya bak, uzattık burayı...
Öteki boyutuna geçecek olursak eğer insanın, cinsiyetler farklı dahi olsa
kendisini onun yanında rahat hissedebildiği konuşmalarda yine hem cinsiymiş
gibi hitap olmasa da bazen öküzlüğe kaçabilir, söylemek istediğim fakat bir
türlü beceremediğim şey samimiyetin varlığıdır. Çokça zamanlardan sonra, geri
dönüp baktığında bilmem anlar mısın? O senin bir anının benim ömrüm olduğunu...
kaydı gitti konu bu değildi söylemek istediğim; bunu zaten söylüyor Nev.
Mesela rahat konuşmalar olur aranızda, art niyetliymiş gibi kurulduğu
zannedilen cümleler sarf edildiğinde, maksadı aşan kelimeler sanki ağızdan
çıkıyormuş diye düşünüldüğünde dahi içte gaye birdir; konuşmak-mutlu olmak. Çok
masum oldu de mi, aslında her şakanın altında biraz da ciddiyet vardır. Bu da
bir şakaysa eğer ciddiyeti nerede?
Toparlayacak olursak, insanın, erkek kısmının kendisini yanında rahat hissedebildiği
karşı cins arkadaşları azınlıktadır, yok denilecek seviyededir. Aynı şekilde
karşı cinsin de kendisini yanında rahat hissedebildiği, hani kimilerine
diyorlar ya bundan zarar gelmez diye, öyle bir şey olsa gerek, farklı bir
düşünce akla gelmeden, hani gelse de daha farklı olur, değişik şeyler; geçtik,
muhabbet edebildiği karşı cinsi azdır. Amma karşı cins kelimesi geçti be, gören
taraftar grubu zannedecek, yok öyle bir şey.
Diyorum ki [has] arkadaşlıklar azaldı, zaman kötüleşti hepten, hele şu
devirde hepten bitti denilecek seviyelere geldi, IMF’ye olan borcumuz gibi
oldu. Sıfırı tüketti gitti fakat başka yerlerden arkadaş ödünç aldık, kendimizi
sıkıntıya soktuk. Artan arkadaş talebimizi dış borçlarla kapatmaya çalıştık,
burada sorun var, mutluluk oranımız kısa dönemli iyiye gitse de uzun dönemde de
herkes ölü, ee ne yapacağız şimdi, neyse kimi İtalya dedi gitti, kimi de Rusya
dedi gitti. Dönüş yine kendi ülkemize, herkes biliyor tilki dönecek kürkçüye..
Adam olun abi, özünüzden konuşun, koklaşın,
içinizden gelerek bir şeyler söylediğinizi insanlara hissettirin, hani adam
olamasanız da olmaya çalışmanız bile bir dönem refah sağlar, dolayısıyla
herkesin yanında hak ettiği arkadaşları olacaktır. Mesela;
Benim arkadaşlarım hak ettiklerim cinsinden;
ne ararsan var, hak etmediğim halde iyilikleriyle beni boğanlar da yok değil;
hatta onlar çoğunluğu oluşturmaktalar, denge sistemi de böyle kurulmuş ne
yapacaksın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder