25 Temmuz 2013 Perşembe

O Şimdi Asker


   Çok kolay olmuyor kimi bilgileri elde edebilmek, hele belgelerleyse işin hepten yandın, hatta her şey için geçerlidir sıkıntının çekileceği, sonuçta nimetler külfete göredir. Devlet mesela, devlet baba, önceden her işin aksardı, işlemler yavaş giderdi, imzası ayrı kaşesi ayrı kontrolü, mührü, sırası, memurun küçük dağları oraya yerleştirmiş tavrı, tipi, tribi, ahvali... hepsi bir dertti işte...

   Dediler ki e-devlet olsun çevrimiçi insanlar işlerini halletsin, görevlerini öğrensin, görev dedik mesela askerlik hizmet yerini öğrensin, öğrensin tabi, ne de olsa bilgiye aç ve açık bir toplumuz. İyi tamam öğrensin öğrenmesine de öğrenebilsin ama... daha hızlı işlem için çevrimiçi oturum açarsın çok güzel, sonrasında tek tıkla ulaşırsın istediğin, aradığın bilgiye. Ne kolay iş! Deme keyfine halledebiliyorsan eğer...

   Öyle olmaz işte, senin bulunduğun yerde, sisteme giriş ayrı bir derttir senin için, ne kadar hızlı olsa da bağlantın istersen ‘Harran’lı Emine’ kadar özgürce bağlan nete oturmamışsa gereken taşlar bekler durursun ‘Harvard’lı Emily’ gibi... tabi şu da var sisteme giriş için şifre gerekir, gerçi hiçbir şifreleme sistemi ‘Kocaeli Üniversitesi’ninki kadar karmaşık, akılda kalması imkansız değildir, orası ayrı konu, değinmiyoruz hiç.

   Eğer sen altyapını hazırlamadan insanları geçirirsen çevrimiçi vatandaşlığa onlar bir merak girerler, sonuçta meraklı bir toplumuz, şifre edinirler ilk seferde ve ardından aktif olarak kullanacakları bir şey ile karşılaşmadıkları için insanlık halidir unutulur gider. Belki de o zamanlar için işimize yaramıyordu, aslında çok kullanışlıdır orası bilinmez, sonuçta bilmediğini söyleyebilen bir toplumuz. Kullanmadıktan sonra bilgi-şifre herhangi bir şey elbet unutuluyor. Tabi önlemini alsaydın, yazsaydın bir yere sen de unutmamak için, gibi sözler edip iştahını kapama, şevkini kapama insanın, orası ayrı konu. Asıl üzerinde durulması gereken günlük yaşamda kullanılamayan bir sisteme geçmek, her neyse ileri doğru elbet değişir, gelişir işler, daha da düzenli işler bunu isteriz.

   Bir de şu var unutmadan, unuttum ‘e-devlet kapısı’nın şifresini de kapıda kaldık ya la! Almadılar ne dediysem ne yaptıysam, adam da bulamadık bizi içeri sokacak, anahtarı da yok ki girelim. O zaman ikinci seçenek yani tek seçenek aslında en yakın Ptt’ye gidersin alırsın cezalı bir şekilde yani iki katı bedel ile yani 4,00TL gibi bir ücret ile yani sudan ucuz... bir an vay geri zekalı, şifresini unutmuş tribi yapar mı dedim memure hanım da öyle bir durum olmadı, nasıldı peki? 

   Yıllardır oturmanın vermiş olduğu, yer yer vücutta kullanılmayan yerlerde kaybolmanın, çok kullanılan bölgelerde nasırlaşmayla beraber çürümelerin oluştuğu ve bundan duyduğu acıyı gizleyip kendisini solitaire’in o güzelim akıcılığına kaptırmış bir hanımefendiydi, belki fayans diziyordur, bilemem günahını almayım. Hakkını da yememek lazım; demedi bir şey, al dedi, ver dedi 4,00 TL dedi, isim dedi, soy isim dedi, imza dedi ve bitti-gitti. Yine iyi bu ücret, ilk çıktığı zamanlar cezalı ücreti 10,00TL idi, o zaman unutmadık Allah’tan da sıkıntı olmadı, hem unutsan damga yiyorsun üstüne de yüksek ceza... Gerçi bir de şu vardı o zaman 1,00TL vermiştik, öyle hatırlıyorum. Anlaşılan o ki unutan pek fazla kişi olmadığı için şifrenin fiyatını artırmış, çok fazla dikkat çekmemek için de cezanın fiyatını 2 katına çıkarmışlar, ne de olsa herkes bir defaya mahsus olsa da alacak o şifreyi, o şifre alınacak, o kadar.

   Unutmayacaksın abi, neyi, ne neyi, işte unutma, doğum günü, evlilik, nişan, düğün, sünnet, unuttuğunda sana zarar verebilecek hiçbir şeyi unutma...

   Tabi bir heyecan olur insanın içinde önceden, daha ne zaman açıklanacağının duyurusunun yapıldığı zamanda bile hareketlenmeler, kalp atışlarında farklılaşma olabilir; doğaldır. Her insan gibi acaba neresi, acaba Doğu mu yoksa Batı mı olmadı Karadeniz, haydi Ege... mi derken sabah olmuş gün doğmuş, gözlerimde yaşlar... doymadım.

   Haydi, başlıyoruz içerde heyecan, az korku, hafif umut ve biraz iyi bir yer olduğuna dair ümit yer alarak girip şifreyi hallettik, zor kısım bitti, sağ olsunlar hızlılar bu konuda, çalışınca oluyor abim. Tabi hayatta ve Türkiye’mde şu ana kadar her şeyin bu kadar kolay olması şaşırtırken beni sorgulama sayfasını açmakla cebelleştiğimde teknik arıza sebebiyle cevap veremiyoruz yazısını görünce tamamdır, doğru yerdeyiz dedim. Bir şeylerin ters gitmesi gerekiyordu...

   Yenileme çalışmaları hız kesmeden, ardı arkası kesilmeyen dokunuşlarıyla tuşu parçalarcasına, ardı ardına gelirken aynı sonuçla karşılaşmak insanı ister istemez sinir etmekte, etmiştir illaki, dayanamıyoruz en ufak durumda dahi ver elini isyan, fakat öfkemi kontrol edebilmeyi öğrendim, kendime hâkim olabiliyorum...

   Neyse deyip bir kenara çekilerek ekranla bakışmalar devam ederken bir açığı yakalama umudu içte her zaman var olarak bir hamle daha yapıldığında bum! Devlet kapısı kapanmış, kapılar kapandı bak işte, yüreğim sıkıştı hüzünle, sevincim içimde buz oldu, kalakaldım öyle sessizce, her ne ise ne...

   Neyse ki öğrendik zor oldu, epey uğraştık fakat zafer bizimdir artık, Ege’den başlıyoruz ve ardından ver elini Trakya.

   Acemi birlik diyorlar, işte orası oluyor Manisa, 1 ay sonrasında ise Lüleburgaz. Oradan devam kaldığı yerden... Adres istersen az beklersin, göndereceğim ayrı olarak, bakarsın...

   Hemen şimdi havalara da girmek lazım şimdi, oraya buraya her yere görev yerini yazmak, askerlikle ilgili yazılar okumak, fotoğraflar bulmak... bir sürü iş var eylemeyin beni buralarda

   Konuştukça uzar gider, kestik... gelir belki devamı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder